Millî Savaş Uçağımız KAAN’ın Motoru Neden Amerikan? Uçağı Yapan Türkiye, Motoru “Yapamıyor mu?”

Millî Savaş Uçağımız KAAN'ın Motoru Neden AmerikanUçağı Yapan Türkiye, Motoru Yapamıyor mu

Millî Muharip Uçak KAAN’ın motorunun ABD’den alınacak olması tartışmaların fitilini ateşledi. Yaşanan durum, bazı kesimler tarafından eleştirildi. Ancak TUSAŞ, bu noktada yanlış bir şey yapmıyor gibi görünüyor. Nedenini tüm detaylarıyla anlattık!

Millî gururumuz TUSAŞ tarafından geliştirilen milli savaş uçağı KAAN, ilk uçuşunu başarıyla tamamlayarak hepimizin göğsünü kabarttı. Uçağın heybetli gövdesi, yerli aviyonikleri ve yazılımları konuşulurken, pek çok kişinin aklına takılan o kritik soruyu da beraberinde getirdi: Madem bu kadar büyük bir teknoloji harikasını üretebiliyoruz, neden kalbi, yani motoru Amerikan General Electric (GE) şirketinden geliyor?

Bu sorunun cevabı, genellikle düşünüldüğü gibi bir “yapamama” veya “teknolojik yetersizlik” durumu değil. Tam aksine, bu kararın arkasında milyarlarca dolarlık bir ekonomi, inanılmaz bir teknolojik birikim gerekliliği ve projenin geleceğini güvence altına alan çok katmanlı bir strateji yatıyor. Gelin şimdi bu stratejinin perde arkasına ve işin aslına daha yakından bakalım.

Otomobil motoruna benzemez: Savaş uçağı motoru yapmayı neredeyse “imkânsız” kılan sebepler:

Öncelikle şunu kabul etmeliyiz; bir savaş uçağı motoru, bildiğimiz hiçbir motora benzemez. Motorun içinde, türbin palleri dönerken oluşan sıcaklık 1.700 santigrat dereceyi aşar. Bu, neredeyse Güneş yüzeyi sıcaklığına yakın bir değerdir ve bu sıcaklıkta bilinen çoğu metal anında erir. Bu nedenle motorlarda üretimi bir devlet sırrı gibi saklanan “tek kristal” nikel-kobalt süper alaşımları kullanılır. Bu materyal bilimi, dünyada sadece birkaç şirketin uzman olduğu bir alandır.

İkinci olarak, maliyet ve zaman denklemi var. Sıfırdan böyle bir motoru geliştirmek, test etmek ve uçuşa elverişlilik sertifikası almak, en iyi ihtimalle 15-20 yıl sürer ve 10 milyar dolara yakın bir Ar-Ge maliyeti gerektirir. Dünyada bu işi yapabilen GE, Pratt & Whitney ve Rolls-Royce gibi şirketlerden oluşan ve girmesi neredeyse imkânsız olan bir “motorcular kulübü” vardır. Bu kulübe girmek, on yıllar ve devasa bir yatırım gerektirir.

“Her şeyi kendin yap” her zaman geçerli değil: Apple ve KAAN’ın ortak stratejisi!

Dünyanın en büyük teknoloji şirketi Apple’ı düşünelim. iPhone’un beyni olan çipleri kendisi tasarlıyor ama yıllardır en kritik parçalardan biri olan OLED ekranları en büyük rakibi Samsung’dan alıyor. Bu, Apple’ın “ekran yapamadığı” anlamına mı geliyor? Hayır. Bu, Apple’ın enerjisini daha iyi olduğu alanlara harcarken, ekran gibi ultra uzmanlık isteyen bir bileşeni, o işin en iyisinden tedarik ettiği anlamına geliyor.

İşte TUSAŞ da KAAN Amerikan motoru seçiminde tam olarak bu “Apple stratejisini” uyguluyor. TUSAŞ’ın uzmanlığı; uçağın gövde tasarımı, radara yakalanmama kabiliyeti, aviyonik sistemleri ve tüm bu parçaları bir araya getiren sistem mühendisliğidir. Projenin en riskli ve en pahalı parçası olan motor için ise, kendini F-16 gibi milyonlarca uçuş saatinde kanıtlamış, güvenilir ve hazır bir ürünü seçerek projenin tamamını güvence altına alıyor.

Peki Türkiye motor üretmiyor mu? İşte yerli motor projesinde son durum:

Türkiye, elbette motor üretimi yapıyor. KAAN’da yaşanan durumlar, yerli motor çalışmalarının durduğu anlamına gelmiyor. TUSAŞ Motor Sanayii (TEI), yıllardır bu alanda çalışıyor ve TEI-TF10000 adlı bir motor projesi geliştiriyor. Bu, “paralel ilerleme” adı verilen çok akıllıca bir proje yönetim tekniğidir. Yani bir yanda uçak, kendini kanıtlamış bir motorla test edilip geliştirilirken, diğer yanda tamamen yerli motor projesi ilerletilir.

Bu strateji, projenin kilitlenmesini önler. Örneğin Altay Tankı projesi, motor ve güç grubu tedarikinde yaşanan sorunlar nedeniyle yıllarca gecikmişti. KAAN’da ise bu hata tekrarlanmıyor. Plan şu şekilde işleyecek: İlk üretilecek KAAN blokları F110 motoruyla Hava Kuvvetleri’ne teslim edilecek, bu sırada olgunlaşan yerli motorumuz ise sonraki üretim bloklarında KAAN’a entegre edilecek. Böylece Türkiye hem uçağını zamanında envantere alacak hem de motor teknolojisinde tam bağımsızlığa kavuşacak.

Peki siz bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? KAAN ile ilgili eleştiriler bu anlattıklarımızdan sonra kulağınıza nasıl geliyor? Yorumlarınızı bekliyoruz!

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık